Felsefe
(Yunanca:
φιλοσοφία, philosophia, "bilgelik sevgisi" veya "hikmet
arayışı"); varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil
gibi konularla ilgili özsel sorunlara ilişkin yapılan çalışmalardır. Felsefe
düşünce sanatı olarak da bilinir. Buna göre, felsefe Yunanlar için,
"bilgelik sevgisi" ya da "hikmet arayışı" anlamına
gelmiştir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel
araştırmacıya "filozof" adı verilmiştir. Filozof, yeni (farklı)
sonuçlara varan ve bu sonuçları ifade etmek için yeni tanımlar üreten kişidir.
Filozoflar hayata yeni sözler, cümleler ve bilgiler koyarak insan yaşamında
önemli bir yer edinmişlerdir. Öğüt verici bilgileri ile insanların hayatlarında
daha kolay bir yaşam için uğraş vermişlerdir.
Felsefenin konuları
Filozoflar
genellikle varoluş veya varlık, ahlak veya iyilik, bilgi, gerçek ve güzellik
konularıyla ilgilenmişlerdir. Felsefe tarihine göre birçok filozof dinî
inançlara veya bilime de eğilmiştir. Felsefenin ana omurgası varlık, bilgi ve
değer üzerinde şekillenir. Diğer felsefi disiplinler varlık, bilgi ve değer
üzerinden temellendirilir. Filozoflar genellikle bilimin dışında kalan bu
kavramlarla ilgili kritik sorular sorarlar. Felsefe nedir sorusunun cevabının
aranması da bir felsefi uğraştır. Filozoflar genellikle şu soruların
cevaplarını ararlar:
Gerçek
nedir?
Bir
ifadeyi nasıl veya niye doğru veya yanlış olarak tanımlarız?
Nasıl
karar veririz?
Bilgi
mümkün müdür?
Bildiğimizi
nasıl biliriz?
Doğru
bilginin kökeni ve sınırları?
Ahlaken
doğru veya yanlış hareketler (veya değerler, veya kurumlar) arasında bir fark
var mıdır?
Hangi
hareketler doğrudur, hangileri yanlıştır?
Değerler
mutlak mı, izafi midir?
Yani
nasıl yaşamak gerekir?
Ahlakın
kaynağı nedir?
Gerçeklik
nedir ve neler gerçek olarak nitelendirilebilir?
Gerçek
olan şeylerin doğası nedir?
Bazı
şeyler algımızdan bağımsız olarak var olabilir mi?
Zaman
ve mekânın doğası nedir?
Düşünme
ve düşüncenin doğası nedir?
Birey
olmak ne demektir?
Güzel
nedir? Güzel şeylerin farkı nedir?
Sanat
nedir? ("L.N. Tolstoy - Sanat Nedir?" adlı kitap)
Estetik
izafi midir?
Belirli
sınırları var mıdır?
Din
kavramının kökeni nedir?
Tanrı
insanların korkularından kaynaklanan bir varsayım mıdır?
Tanrı
var mıdır?
Varlık,
zaman ve mekân arasında ne tür bir bağ vardır?
Esasen
bu kavramlar arasında herhangi bir bağ var mıdır?
Antik
Yunan felsefesinde, yukarıdaki sorulardan ilk beşi sırasıyla, analitik veya
mantıksal, epistemoloji, etik, metafizik ve estetik olarak adlandırılırdı.
Bunların dışında da konular vardı ve bu tanımlamaları ilk kez kullanan
Aristoteles aynı zamanda politika, modern fizik, jeoloji, biyoloji, meteoroloji
ve astronomiyi de felsefenin konuları arasına almıştır. Galileo'ya göre ise
bilimler ve sanatların genel adı felsefedir. Yunanlar Sokrates'in etkisiyle bir
analiz geleneği geliştirmişler ve konuyu daha iyi anlamak için parçalarına
ayırmışlardır. Bu yöntem günümüzde bilimde ve sanatta kullanılmaktadır.
Diğer
gelenekler bu tip tanımlar kullanmamış veya aynı temaları ön plana
çıkartmamıştır. Hint felsefesi Batı felsefesi ile benzerlikler taşısa da,
binlerce yıldır felsefe ile ilgilenmiş olsalar da Japonca, Korece ve Çincede
felsefe kelimesi 19. yüzyıl'a kadar var olmamıştır. Özellikle Çinli filozofların
Yunanlara göre farklı bir sınıflandırması vardı. Tanımlamaları da genel
özelliklere değil çoğunlukla metaforikti ve aynı anda birkaç konuya
ilintiliydi. Ancak Batı felsefesinde de konular arasında kesin sınırlar yoktur
ve 19. yüzyıl'a kadar Batı filozoflarının çalışmalarında konusal bir ayrım
yapılmamıştır. Örnek olarak, Aristoteles'in çalışmalarının kendi başına bir
anlamı yoktu. Peripatetikçilerin yaptığı da, Aristoteles'in çalışmaları ve
konuları arasında bağlantılar kurup, genel yargılara ulaşmaktı. Gerçek felsefe
Rönesans sonrası Alman İdealizmi sonrasında doruk noktasına ulaşmıştır.
Amaçları
Felsefi
düşünce insanın evrenin içinde kendi varlığını merak etmesiyle ve bu konuda
sorular sormasıyla başlar. Felsefe için merak etmek ve soru sormak yeterli
değildir. Sorulara sistemli bir açıklama getirmek de önemlidir. Aynı zamanda
getirilecek olan açıklamanın sistemli veya sistemsiz olması gerektiği de
felsefenin bir sorusudur. Felsefi düşünüş sıradan düşünüşten tamamen farklıdır.
Onun ayırt edici özelliği kavramsal ve/veya soyut olma çabasıdır. Felsefi
düşüncenin yöntemleri insana hemen her konuda akıl yürütebilmesi için gerekli
temelleri sağlar. Felsefe eleştirel bir düşünüş biçimidir. Felsefi düşünce
önceden kazanılmış bilgiler üzerine bir düşüncedir. Temel yöntemdir. Bunun
üzerine sorgulama ve açıklama inşa edilir.
Felsefe
diğer disiplinlerden sorgulama yöntemiyle ayrılır. Filozoflar; ilginç, harika
veya şaşırtıcı buldukları bir konudaki şüpheleriyle ilgili anlaşılır örnekler
verebilmek için, genellikle sorularını problemler veya bilmeceler olarak
çerçevelendirirler. Bu sorular genellikle bir inanca ait varsayımlarla veya
insanların karar vermek için kullandıkları yöntemlerle ilgilidir.
Filozoflar
problemleri mantıksal bir şekilde ortaya koyarlar. Tarihsel olarak geleneksel
mantığın kıyaslarını, Frege ve Russell'dan itibaren de sembolik mantık kullanır
ve daha sonra kritik okuma ve fikir yürütmelerle bir sonuca doğru ilerlerler.
Sokrat gibi, tartışmayla veya diğerlerinin ileri sürdükleri fikirlere cevap
vererek ya da dikkatli kişisel düşünmeyle cevap ararlar. Filozoflar bu
yöntemlerin birbirine göre üstünlüklerini tartışa gelmişler, örneğin felsefi
"çözümlerin" nesnel, kesin yani gerçeklik hakkında bilgi veren mi;
yoksa konuştuğumuz dilin mantığına açıklık kazandıran veya hatta kişisel terapi
mi olduğunu sorgulamışlardır.
Dil
filozofun en önemli aracıdır. Analitik felsefede felsefi yöntemle ilgili
tartışmalar felsefe ve dille ilgiliydi. Kıta felsefesinde de benzer kaygılar
vardır. Meta-felsefe, yani felsefenin felsefesi, felsefi problemlerin, felsefi
çözümlerin ve problemden çözüme gidişteki yöntemlerin doğasını araştırır.
Felsefe gelenekleri
Birçok
toplum felsefi sorunları araştırmış ve bir felsefe geleneği yaratmıştır.
Avrupa-Amerikan akademik çevrelerinde "felsefe" terimi genellikle
sadece Batı Avrupa medeniyetinin oluşturduğu felsefe geleneği olan Batı
Felsefesi yerine kullanılır. Bunun coğrafi olarak karşısında yer alan Doğu
Felsefesi çok farklı bir yapıya sahiptir.
Doğu
ve Orta Doğu felsefe gelenekleri Batı filozoflarını etkilemiştir. Rus, Yahudi,
İslam ve yakın zamanda Latin Amerika felsefe gelenekleri Batı felsefesine katkı
sağlamış ve ondan ayrı olarak varlıklarını devam ettirmektedirler.
Uygulamalı Felsefe
Felsefe
çalışmaları toplumun temelleri üzerinde etkili olmuştur. Felsefe, eleştirel
düşünceyi ortaya çıkaran bir etkinlik olarak fikir temelli gelişmelerin
odağında yer almıştır. Tüm bilimlerin anası olmak, felsefeye yakıştırılan genel
bir uygulama sıfatıdır. Felsefi çalışmaların uygulandığı alanların başında etik
ve politik felsefe gelir. Konfüçyüs, Sun Tzu, İbn Haldun, İbn Rüşd,
Machiavelli, Leibniz, John Locke, Rousseau, Adam Smith, Marx, Mill, Gandhi gibi
politika ve ekonomi filozoflarınca topluma uygulanan eserler verilmiştir.
Felsefe çalışmaları devlet ve hükûmet hareketlerini, bunların yargılamasını
içeren, düzenleyen eserler olmuştur. Eğitim felsefesinde John Dewey, Rousseau,
Piaget gibi filozoflar modern temelleri oluşturmuşlardır. Carl von Clausewitz
politik savaş felsefesinde eserler vermiş, kamu yönetimini etkilemiştir.
Mantık: matematik, dil bilimi, psikoloji, bilgisayar mühendisliği gibi
alanlarda anahtar roldedir. Teknolojik gelişmenin önemli bir unsurudur. Epistemoloji:
bilginin niteliklerini anlamada yardımcı olur. Bu özelliğiyle felsefe; hukuk,
ekonomi, iletişim gibi alanlarda çığır açan bir etkinliktir. Bilim felsefesi de
bilginin sorgulanmasını sağlayarak bilimin en büyük ve öncelikli özelliğine
katkıda bulunur. Estetik: müzik, edebiyat gibi sanat alanlarındaki tartışmaları
değerlendirir. Hayatın artistik boyutlarını yorumlar. Bir zamanlar felsefe adı
altında yürütülen çabalar bugün başlı başına ihtisas alanı olmuştur.
Rönesans'ın bitimine kadar bilim insanlarına doğa filozofu denmiştir. Felsefeden
bilimleri, özellikle sosyal bilimleri, doğuran bir bilimlerin bilimi olarak
bahsedilmiştir.
Meslek olarak felsefe
Antik
çağda filozofların halka danışmanlık yaptığı bilinmektedir. İnsanlar
filozoflara sorular sorar, tavsiyeler alırdı. Bunun karşılığında da ödeme
yapardı. Filozoflar sadece felsefe konusunda değil, hayatı ilgilendiren birçok
konuda bilgiliydi. Rönesans'a kadar bilim insanı, danışmanlık, bilgelik gibi
unvanlar "filozof" olmakla eş değerdi. Bilim insanı yerine doğa
filozofu tabiri kullanılmaktaydı. Filozofluk bir meslek olmaktan ziyade bir
yaşam biçimi olarak algılanmıştır. Örneğin filozof Sokrates taş işçisiydi.
Emeklilik hayatında felsefi yaşam tarzını tercih etmişti. Platon aile
mülklerinden geçiniyordu. Aynı zamanda hocalık yapıyordu. Aristoteles, Büyük İskender
de dâhil birçok kişiye hocalık yapmıştı. Zamanla filozoflar eserleriyle de
gelir sağladılar. Çoğu filozof sadece felsefe ile meşgul değildir. Yazarlık,
öğretmen, gazetecilik, doktorluk, tarihçilik, devlet adamlığı belli başlı
uğraşlarıdır. Bugün filozofların yazılı eserleri ve eğitimcilikleri ön
plandadır. Felsefe bölümü mezunu kişiler genelde öğretmen, yazar, gazeteci,
editör, danışman, aktivist gibi mesleklere yönelmektedir.
Felsefenin dalları
Metafizik
Ontoloji,
Kozmoloji
Epistemoloji
Tümdengelim
Tümevarım
Aksiyoloji
Etik
Estetik
Belli başlı düşünsel akımlar
İdealizm
Gerçekçilik
Yararcılık
(Pragmatizm)
Davranışçılık
Varoluşçuluk
Toplumsal
yeniden yapılandırmacılık
Perennializm
Felsefenin çeşitleri
Epistemoloji
(Bilgi felsefesi-bilgi kuramı),
Ontoloji
(Varlık felsefesi),
Estetik
(Güzellik felsefesi),
Etik
(Ahlak felsefesi,
Hukuk
felsefesi,
Eğitim
felsefesi,
Bilim
felsefesi,
Metafizik
(Fizik ötesi),
Siyaset
felsefesi,
Din
felsefesi,
Zihin
felsefesi.
Psikoloji
felsefesi.
Kelimenin diğer kullanımları
Bir
bilim dalı veya bir bilim disiplini olmamasına rağmen "düşün" ve
"bilim" sözcüklerinin birleştirilmesiyle Türkçeleştirilmeye
çalışılmış olan "felsefe" sözcüğünün birinci anlamı dışındaki
anlamlarıyla ilgili olarak aşağıdakiler gösterilebilir:
Bir
filozofun, bir felsefe okulunun, bir çağın öğretisi anlamında da kullanılır
(ör. Aristo felsefesi);
Bir
bilimin veya bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü anlamında
kullanılır (ör. Matematik felsefesi);
Bir
trajediye felsefi yaklaşmak, duygusal reaksiyonlar yerine, entelektüel bir
mesafeden bakmak anlamına gelebilir. Bu tanım Sokrates'le ilgili bir örnekten
kaynaklanmaktadır. Sokrates, baldıran zehrini içmeden önce sakin bir şekilde
takipçileriyle ruhun doğasını tartışmıştır;
Halk
arasındaki kullanımıyla edinilmiş bilgi veya bir insanın hayat görüşü veya bir
şeye erişmenin arkasındaki yöntem veya prensipler olarak da kullanılmaktadır.
Buna aynı zamanda dünya görüşü de denilir.
Bir
konuda soyut düşünmek anlamına gelir (ör. "Uzun felsefelerden sonra
Mediha'yı benden çok sevdiğini anlatıyor." H.E. Adıvar).
Felsefenin diğer alanlarla
ilişkisi
Bilim ve Felsefe
Bilim
ve Felsefe insan aklının ürünüdür,
Her
iki disiplin de sorunların çözümü için çalışmalar yapar,
Felsefe
kavramsal ve mantıksal açıklamalar yaparken; Bilim, deney ve gözlem metodunu
kullanır.
Felsefe ve Din
Felsefe
ile Din insanı ve evreni açıklamaya çalışır,
Felsefe
eleştireldir ve kuşkuya yer verir, Din ise eleştiriye ve kuşkuya yer vermez.
Felsefe ve Sanat
Her
iki dal da eleştiriye dayanır,
Her
ikisi de yaratıcı zekaya dayanır,
Her
iki dal da insanı ve evreni açıklamaya çalışır,
Her
iki dal da hakikatı ararken, Sanat güzeli de arar,
Her
iki dal da akla dayanırken, Sanat duygulara da dayanır.
Felsefe Tarihi, felsefenin mantık,
epistemoloji, ontoloji, etik, estetik gibi alt bölümlerinden birisidir. Genel
olarak felsefe derslerinin başlangıcında verilir. Bunun temel nedeni, felsefe
tarihinin içeriğiyle ilintilidir. Felsefe tarihi, felsefenin ne olduğunun tanımlanmasından,
çeşitli felsefe ögretilerinin tarihsel yerlerinin ve öğretisel ayrımlarının
belirlenmesine, ve bu öğretilerin felsefenin alt bölümleri açısından
değerlendirilip ortaya konulmasına kadar çok yönlü ve çok boyutlu bir içeriğe
sahiptir. Felsefe tarihi bu anlamda sadece bir mevcut felsefelerin ansiklopedik
bir araya getirilmesi meselesi değildir; felsefenin ne olduğunun
tanımlanmasından neyin felsefe-içi neyin felsefe-dışı sayılacağına değin bir
dizi kuramsal/felsefi sorunla yüz yüzedir. Bu anlamda, felsefenin bir altbölümü
olarak felsefe tarihi, hem felsefi çalışmanın başlangıcı hem de en önemli
alanıdır. Genelde felsefe tarihi kitapları, bu bakımdan öğretilerin ve bunların
felsefi sorunları çözme denemelerinin art arda etkileşimlerle gelişen tarihini
ele alır. Bu tarihin hazırlanmasında hem düşünürlerin metinleri hem de bu
metinlerin tarihsel toplumsal koşulları iç bağlantıları açısından
değerlendirilir, öğretilerin birbirine etkileri ve karşıtlıkları, benzerlikleri
ve ayrımları serimlenir. Dolayısıyla, genel anlamda felsefe tarihinin varlık,
bilgi ve değerlerle ilgili soruları ve sorunları belirli özgül yöntemlerle
değerlendiren ya da inceleyen ve bu incelemeyi sonuçları bakımından da
sistemaktikleştirmeye yönelik çalışan bütün düşünce girişimlerini ortaya
koymayı hedeflediği söylenebilir.
Antik Çağ
Felsefe
ilk defa Antik Yunan medeniyetinde ortaya çıktı. Antik Yunanistan’da ortaya
çıkmasının nedenin Antik Yunanistan’nın denizcilik ile uğraşması sayesinde daha
çok bilgi birikiminin olması ve bunun yanında boş zaman kavramının da olması
etkili olmuştu. İlk defa Yunanistan ve Türkiye’de görülen felsefe evreni
açıklama ve politik konular ile uğraşmış ve bunun sonucunda tıp , astronomi,
fizik , siyaset , matematik ve daha birçok konuda yeni buluşlar yapılmıştır.
Antik Yunanistan’daki felsefenin babası Thales tir. Thales determinist ve
andeterminist tartışmasınıda başlatan kişidir Thales , her şeyin kökenini suya
dayandırmıştır daha sonraları gelen Anaksimenes ise havaya dayandırmıştır.
Anaksimandros bilinen ilk Dünya haritalarından birini de çizmiştir.
Anaksimandros evrim düşüncesinin temelini atmıştır. Daha sonraları İtalyalı
Pisagor , Pisagor tarikatını kurmuştur. Ayrıca Solon , demokrasinin gelişmesine
katkı sağlamıştır. Sokrates’te politik konularda çalışma yürütmüştür öğrencisi
Platon’da politik konular evrenin kökeni halkında sorguladı. Aristoteles
özellikle döneminde evrenin dört temel elementten geldiğine ve uzun süre
geçerliliğini koruyacak birçok görüş ortaya attı. Antik Yunanistan tarafından
bulunan felsefi fikirler Roma felsefesini de etkiledi. Roma döneminde de felsefe
çalışmaları devam etti hatta tarihçiler tarafından İsa’nın filozof olduğuna
dair teoriler olsa da İslam’da Peygamber , Hristiyanlık’ta ise Tanrı’nın oğlu
olarak kabul edilir.
Doğu Felsefesi
Doğu
felsefesi genel olarak soyut kavram ile ilgilenirken batı felsefesi ise somut
kavramlar ile ilgilenir. Doğuda felsefe ile genelde Çin , Hint , Japonya ve
Kore uygarlıkları ilgilenmiştir. Hindistan’da Buda’nın öğretileri sonucunda
Budizm doğarken Çin’de Konfüçyuslıuk ile Taoizm doğmuştu. Japonya ise genel
olarak Çin ile Kore’den etkilenmiştir.
Orta Çağ Avrupa’sı
Orta
çağda genel olarak felsefe Papalığın tekelinde olmuştur. Hristiyanlık dini ile
Antik Yunan düşünürlerinin öğretileri genel olarak kabul görmüştür.
Aristoteles’in öğretileri özellikle kabul görmüş ve fazla sorgulanmamıştır.
Kavimler göçü sonrasındaki yeni oluşmaya başlayan siyasal yapılarda halkın bu
sancılı süreçte açlık, sefalet ve feodal bey tarafından baskı görmesi ile kendi
dertleri ile zar zor uğraşmaları sonucunda çok fazla düşünmeye zamanları
kalmamıştır. Papalık dini kullanarak kendi otoritesini sağlamlaştırırken bilimi
ve felsefeyide tekeline alıp her şeyi bildiğini iddia etmiş kitapları
olabildiğince erişilmez kılıp İncil’i sadece Latince bilenler okuya bilmişti.
Bunların yanında Hristiyanlık sınırları çerçevesinde felsefe yapılmıştı. 11.
yüzyıl civarında İtalya’da tarihin ilk üniversitesi olan Bologna üniversitesi
açıldı. Daha sonraları bunu Oxford ve Paris gibi üniversitelerde takip etti.
Üniversitesilerde dini ağırlıklı eğitimler verildi.
İslam’ın Altın Çağı
İslam
ilk defa Arabistan coğrafyasında İslam inancına göre Allah Tarafından Cebrail
aracılığı ile Muhammet’e bildirilmişti. Muhammet’in vefatının ardından İslam
çok hızlı bir şekilde yayılmıştı. Abbasi hanedanlığı döneminde 800 yılında
İslam’ın entelektüel anlamda altın çağı başladı. İslam’ın altın çağında
matematik, tarih , coğrafya , astronomi, kültür ,fizik , mimari , dil bilgisi ,
teoloji ve felsefeyide kapsayan çok geniş bir yelpazede çalışmalar yaptılar.
Yunan , Hint , Çin , Mısır , Roma ve İran gibi birçok uygarlığın birikiminden
yararlandılar. Özellikle Farabi, İslam dünyasında felsefenin yayılmasını
sağladı. İbn-i Sina döneminde altın çağına doğru yol aldı. İbn-i Sina Aristo ,
Platon ve İslam’ı harmanladı. İbn-i Rüşd ile İbn-i Sina özellikle Rönesans
hareketinin temellerini atmıştır. İbn-i Rüşd ,Antik Yunan filozoflarını yeniden
yorumlamıştır. İmam Gazali ve Mevlana gibi teolojik konular üstündede
çalışmalar yapanlar vardı. İmam Gazali filozoflara karşı bir tutum izlemiştir.
Mevlana ise Mesneviliğin temelerini atmıştır. Abbasi hanedanlığı ve diğer
Müslüman hanedanlıklarda olabildiğince bilim insanlarına destek vermiştir.
Özellikle bilgelik evi ve Bağdat şehrinin geneli ilim yuvası olmuştu. Hülagu
Han tarafından Bağdat’ın yağmalanması ile birlikte İslam’ı altın çağı bitmişti
ama buna rağmen 17. yüzyıla kadar ilimsel çalışmalar devam etti.
Rönesans ve Aydınlanma Çağı
Rönesans
döneminde skolastik düşünce yıkılmaya ve yerine akıl ve bilim gelmeye
başlamıştı. 15. yüzyılda icat edilen Gutenberg matbaası kitapların çoğaltılması
ve bilginin daha hızlı yayılmasını sağladı. Coğrafi keşifler ve Koparnik,
Galile Galileo , Kepler , Newton gibi bilim insanları kilisenin her şeyi bildiği
iddiasını çürütmüştü. Martin Luther ile başlayan reform hareketleri ile
kilisenin gücü iyiden iyiye sarsılmıştı. Artık yavaş yavaş insanlar bilimsel
açıdan işlere bakmaya başlasada 19. yüzyıla kadar Avrupa tamamen Orta çağ
insanı olmaktan tam olarak kurtulamamıştı.
Rönesans
döneminde Antik Yunanistan ve Roma’dan etkilenme söz konusuydu ,İslam dünyasıda
belli bir oranda etkileşim ve insanlar kusursuzluğu aramaya başlamıştı. Bu
Hümanizm’in doğuşuna neden olmuştu. Evren merkezini kaybettmiş ve Dünya haritaları
baştan çizilmişti.
Aydınlanma
çağı o dönemki bilgilerin bir kısmını tek bir çatı altında toplamak için
yapılan tarihin bilinen ilk Ansiklopedisini yapmalarıyla başlamıştı. Aydınlanma
çağı ile birlikte J.J. Rousseau ve Volteir gibi filozoflar Hümanizmin daha da
etkili olmasına ve baskı altındaki halkın Krallarına karşı ayaklanmasında
etkili olmuştu.
O
sıralarda ise Doğu Avrupa ve Osmanlı’da işler tam tersine yürüyor ve birçok
kişi Batı Avrupa’daki akımlardan bilgisi olmuyor bunun yanında bazı Devletler
ya tam ayak uyduramıyor ya da tamamen bu yeniliklerin dışında kalıyordu.
Modern Felsefe
19.
yüzyıl gibi özellikle Batı Avrupa’da din gücünü kaybetmeye başlamış ve insanlar
artık doğa bilimleri yardımı ile birçok şeye açıklama getiriyordu. Darwin’nim
ortaya attığı evrim teorisi birçok ezberleri bozmuştu. İlerleyen yıllarda
özellikler internetin yaygınlaşması ile birlikte din iyiden iyiye zayıflamaya
başlamıştı.
Avrupa’daki
Fransız ihtilali sonucunda milliyetçilik, adalet, eşitlik, özgürlük ve özellikle
Antik çağdan beri sadece az nüfuslu ülkelerde işe yarıyacağı düşünülen
demokrasi yeniden yükselişe geçmişti. Ayrıca laiklik denen kavramda ortaya
çıkmıştı. Modern zamanda özellikle felsefe Yahudi kökenli Almanlar tarafından
baya bir gelişme kaydedildi. Karl Marx tarafından komünizm ideolojisi ortaya
atıldı. Komünizm anca 20. yüzyılda SSCB’de kullanılmaya başlandı.
20.
ve 21. yüzyılda artık Stefan Hawking gibi bazı bilim insanlarına göre artık
felsefe ölmüştü ve onun yerine doğa bilimleri daha iyi ve doğru sonuçlar
çıkarıyordu.